• Dünya Enerji Görümü 2018 Raporunun Değerlendirmesi

Dünya Enerji Görümü 2018 Raporunun Değerlendirmesi

 

Dünya Enerji Görümü 2018 Raporunun Değerlendirmesi

Küresel enerji talebi her geçen gün artarken, buna bağlı olarak enerji sektöründeki dinamikler de değişiyor. Önceleri Avrupa ülkeleri sektörün lideri olarak isimlerini listesinin üst sıralarına yazdırırken bugün enerji sektörünü domine eden ülkeler Asya ülkeleri. 

Enerji kaynaklarının tükenme tehlikesi, karşı karşıya kaldığımız küresel ısınma sorunu tüm dünyayı yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneltiyor. Bugün pek çok ülkenin enerji sektöründe de odak noktası sürdürülebilirlik. Bu yazımda Dünya Enerji Görümü 2018 Raporundan (WEO-2018) önemli başlıkları sizlerle paylaşacağız. Raporun geneline bakıldığında ise alınması gereken mesaj oldukça net; dünyanın enerji kaderi devletlerin izledikleri politikalar ve aldıkları yatırım kararlarına bağlı.

Asya’da tarihsel değişim yaşanıyor

Dünyanın enerji talebindeki artışın boyutları hiç olmadığı kadar hızlı artıyor. Kentsel alanlardaki artan nüfus 2040 yılına kadar enerji talebini %25’ten daha fazla arttıracak. Enerji sektöründe gelişmeler ve iyileştirme çabaları olmasaydı, Hindistan, Çin gibi ülkeler sağlam yatırım politikaları izlemeseydi bu artış şimdikinden 2 kat daha fazla olacaktı. 2000’li yılların başına kadar olan süreçte küresel enerji talebinin %40’ını Avrupa ve Kuzey Amerika oluştururken, Asya %20’lik bir paya sahipti. Ancak eldeki veriler gösteriyor ki 2040 yılına kadar bu durum tamamen tersine dönmüş olacak. Enerji tüketimi coğrafyası Asya’daki tarihsel değişimini sürdürürken değişimin hızı ve yönüyle ilgili farklı bir tablo önümüze çıkıyor. Örneğin Çin’in dev bir tüketici konumuna gelmesi beraberinde farklı yatırımları da karşımıza çıkıyor. 15 yıl önce Avrupalı şirketler, dünyanın en iyi elektrik şirketlerine sahipken bugün en iyi 10 şirket listesinin 6’sını Çinli kuruluşlar oluşturuyor. Doğal gaz ve petroldeki dengeler de buna bağlı olarak değişiyor. Asya, doğal gazdaki büyümenin yarısını oluştururken güneş enerjisi sektörünü de hareketli günler bekliyor. Güneş enerjisi teknolojisindeki gelişmeler ve yatırımlara bağlı olarak rüzgar ve güneş enerjisindeki artışın %60’ını, petroldeki artışın %80’den fazlasını, kömür ve nükleer büyümenin %100’ünden fazlasını yine Asya oluşturuyor.

ABD dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticisi

Şeyl gazındaki devrim, doğal gaz ve petrol talebini sallamaya devam ederken Amerika Birleşik Devletleri’ni dünyanın en büyük petrol ve gaz üretiminde lider konumuna getiriyor. Yeni Politikalar Senaryosunda ABD 2025 yılına kadar küresel petrol ve gaz üretiminin yarısından fazlasını oluşturuyor. Yani özetle 2025 yılında her beş petrol varilden bir tanesinin ve her dördüncü metreküp gazının kaynağı ABD olacak. Sürdürülebilir Kalkınma Senaryosu’nda bile 2040 yılında doğal gaz ve petrol enerji talebinde hâlâ başrol oyuncuları olmaya devam edecek. Buradaki kilit nokta ise çevresel faktörler. Çevresel etkileri farklı olan petrol ve gaz kaynaklarında emisyon azalımları için daha fazla çalışma yapılması gerekiyor.

Sektördeki talep ve teknolojik gelişmelerin değişmesi uluslararası enerji ticaret akışını da değiştiriyor. Orta Asya, Rusya, Kanada, Brezilya ve ABD’den Asya’ya doğru dengelerin değiştiğini görüyoruz. Asya’nın küresel petrol ve doğalgaz ticaretindeki payı bugünle mukayese edildiğinde 2040 yılına kadar üçte ikiden fazla artmış olacak. Ancak dijitalleşme ve yenilenebilir enerji teknolojilerinin maliyet düşüşü topluma dayalı ve daha dağınık enerji tedarik modellerinin de ortaya çıkmasını sağlayabilir.

Elektriğin çarpıcı dönüşümü

Elektrik sektörü için oluşumundan bu yana en çarpıcı dönüşümü yaşadığını söylesek abartmış olmayız. Hafif sanayi sektörlerini ve dijital teknolojileri temel alan ekonomilerde tercih edilen “yakıt” olarak öne çıkan elektriğin küresel nihai tüketimdeki payı % 20'ye yaklaşıyor ve bu oranın süreçte daha da artması bekleniyor. Teknoloji maliyetindeki düşüşler, izlenen politikalar yenilenebilir üretim kaynaklarında hızlı bir büyümeye neden olurken enerji sektörünü de emisyon azaltma çabalarının öncüsü konumuna getiriyor. Gelişmiş ekonomilerde elektrik talebindeki  büyüme ılımlı olmakla birlikte, üretim karması ve altyapı geliştikçe yatırım ihtiyacı da buna paralel olarak büyüyor. Toptan satış pazarından gelen gelir yeni yatırımlar konusunda teşvik edici düzeyde olmadığından arzın güvenilirliğini tehlikeye atabilir. Burada hükümetlere düşen en önemli görevse enerji tedariğini güvenli bir şekilde sağlamaları. 30 Uluslararası Enerji Ajansı üyesinden 18 tanesinin ekonomisinde elektrik kullanımında 2010 yılından beri düşüşler görülmüştür. Buradaki büyüme beklentisi ise doğrudan konutlar, fabrikalar gibi yerlerin ısı ve ulaşım güçleriyle ilgili.

Güneş enerjisi geleceğin önemli oyuncularından biri

Güç sistemleriyle ilgili genel tabloya baktığımızda anahtar kelime olarak öne çıkan kavram; esneklik. Güneş ve rüzgar enerjisinin yükselişi ise bu noktada en önemli başlıklar olarak karşımıza çıkıyor. Güneş enerjisi sektöründeki artan rekabet gücü kurulu kapasitesini 2025’ten önce rüzgarın ötesine taşıyor. Beklentiler ise 2030 yılında hidroelektrik enerjiyi, 2040 gelmeden ise kömürü geçeceği yönünde. Elbette bu ivmede bireysel kullanımların etkisi de kaçınılmaz. Güneş enerjisi üretiminin sistemdeki tartışmasız değerinin yanı sıra bir başka önemli metrik de teknoloji maliyetlerinin düşüşü. Her ne kadar izlenecek politikalardan bağımsız olarak güneş enerjisinin geleceği noktadan söz edilemese de, güneşin kömürü aşmak için iyi bir konuma sahip olduğu gerçek. Kömür düşüşe geçerken, Yeni Politika Senaryosu’nda yenilenebilir enerjiden elde edilen üretim payı bugün %25 iken 2040 yılında %40’lara çıkıyor.

Güneş enerjisindeki dağıtım konusunda yaşanan sıkıntıların az olması, batarya maliyetlerinin düşüşüyle beraber enerjinin depolanabilir hâle gelmesi de güneş enerjisini geleceğin önemli oyuncularından birine dönüştürüyor. 

Rapordan öne çıkan diğer önemli başlıklar

·         Elektriğin günlük hayatımızdaki etkisi tartışılamaz. Bu hareketlilik 2040 yılına kadar güç talebinde %90 artışa yol açabilir. 2040 yılına kadar arabaların neredeyse yarısının elektrikli olacağı, elektriğin konut ve sanayilerde de kendini göstereceği öngörülüyor.

·         Kömür tüketimindeki büyümenin nedeni elektrik kullanımın artması ve yenilenebilir enerjideki iyileştirmeler. Mevcut kömür santrali projelerinin tamamlanmasının ardından yeni projelerin hayata geçmesi 2020 yılından sonra önemli ölçüde azalmaya başlayacak. Ancak bu söylem size enerji dengelerinden kömürü çıkarma vaktinin geldiğini düşündürmesin. Çin, Avrupa ve Kuzey Amerika’da endüstriyel kömür kullanımı düşerken, Hindistan ve Güneydoğu Asya’daki artış dengenin korunmasını sağlıyor. Doğal gaz ise 2030 yılında kömürü geçerek küresel enerji karışımında ikinci en büyük yakıt olarak öne çıkıyor. Rusya en büyük doğalgaz ihracatçısı olarak sektör liderliğini elinden bırakmazken, Avrupa’da daha fazla gaz tedarik seçenekleri ortaya çıkıyor. Güneş ve rüzgar enerjisindeki gelişmeler doğal gazdan rol çalsa da, doğal gazın özellikle kış aylarında ısı sağlanması ve kesintisiz elektrik arzındaki önemi değişmiyor.

·         2017 yılında, ilk kez, elektriğe erişimi olmayan kişilerin sayısı 1 milyarın altına düşmüş olsa da enerji erişimindeki eğilimler küresel hedeflerin altında kalıyor. 2040 yılında Afrika’daki kırsal yerleşimlerde 700 milyondan fazla insanın yine elektrik erişiminin olmayacağı öngörülüyor.

Diğer başlıklarla ilgili de detaylı bilgiye ulaşmak isterseniz Dünya Enerji Görümü 2018 Raporuna göz atabilirsiniz.

Hükümetlerin izledikleri politikalar dünyanın kaderini belirleyecek

Her yıl dünyanın enerji tedarik yatırımında tüm alanlarda gerekli olan 2 trilyon dolarının %70’inden fazlası devlete bağlı kuruluşlardan geliyor. Daha temiz, daha verimli bir enerji elde etmek için teknoloji yatırımlarının arttırılması kaçınılmaz. Burada en büyük görev ise yine hükümetlere düşüyor. Onların enerji verimliliğini arttırmak için izleyecekleri politikalar gelecekte nasıl bir noktada olacağımızı belirleyecek.