Güneş Enerjisi Politikamız Ne?
Güneş Enerjisi politikamız ne, nasıl değerlendiriyoruz?
Hemen hemen her yazımızda söz ettiğimiz gibi güneş tüm gezegenimiz için vazgeçilmez ve tükenmez enerji kaynaklarından biri. Global düzeyde başta güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir kaynaklara yönelim artarken ülkemizin bu konudaki atılımları ve güneş enerjisi politikamızla ilgili bir yazı kaleme almak istedik.
Ülkemiz güneş enerjisi potansiyeli açısından oldukça şanslı ülkelerden biri, bu potansiyeli ne kadar verimli kullandığımızla ilgili yorumlara geçmeden önce, kısaca ülkemizin güneş enerjisi tarihçesinden söz edelim.
Güneş enerjisinin tarihçesi
Ülkemiz açısından güneş enerjisi kavramıyla tanışmaya başladığımız zamanın 1960’lar olduğu biliniyor. Üniversiteler ve kimi yatırımcılar sayesinde alteratif enerji kaynağı olarak tanıştığımız güneş enerjisiyle ilgili önemli çalışmalar ise 70’li yıllarda başlamıştı. İlk kez 1975 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) bünyesinde uygulanan güneş enerjisi sisteminin ardından, 1978 yılında Ege Üniversitesi Güneş Enerjisi Enstitüsü (EÜ–GEE) bu alanda kurulmuş olan ülkemizdeki ilk ve tek enstitü olarak araştırma çalışmalarına başladı. 1982 yılından beri Elektrik İşleri Etüt İdaresi yenilenebilir enerji kaynakları ve kullanımları konusunda destekleyici çalışmalara imza atarken, 80’li yılların ortalarında TÜBİTAK bünyesinde kurulan Ankara Elektronik Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü güneş pilleri konusunda ilerlemeler kaydetti. 1992 yılında kurulan Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu – Türkiye Bölümü (GÜNDER) ise bugün sadece güneş enerjisi teknolojisinin geliştirilmesi gibi önemli çalışmalara imza atmakla kalmıyor, aynı zamanda güneş enerjisi kullanımının yaygınlaştırılmasında da önemli bir rol oynuyor.
Türkiye Güneş Enerjisi Potansiyeli
Ülkemiz güneş kuşağı bölgesinde yer alması nedeniyle güneş enerjisi bakımından oldukça yüksek potansiyele sahip ülkelerden biri. Öncelikle kabaca rakamlardan söz edecek olursak; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın hazırladığı Türkiye Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlasına (GEPA) göre ülkemizdeki yıllık toplam güneşlenme süresi 2.741 saat (günlük ortalama 7,5 saat), yıllık toplam gelen güneş enerjisi 1.527 kWh/m².yıl (günlük ortalama 4,18 kWh/m².gün) olarak tanımlanıyor. 2018 yılı itibarıyla toplam güneş kolektör alanın 20.200.000 m2’ye, ısı enerjisi üretiminin 876.720 TEP (Ton Eşdeğer Petrol)’e ulaştığı biliniyor.
Yine son bir kaç yıla bakacak olursak 2015'te ise lisanssız üretim santrallerinin kurulmaya başlanması gelişimin ilk adımlarından biri oldu. 2016 yılı itibarıyla güneş enerjisi kapasitesinin ülke kurulu gücünün yüzde 1'ini sağlarken, 2017 yılı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sektör açısından önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl oldu. İklim Haber’in verilerine göre 2017 yılı itibarıyla ülkemizde hayata geçen santrallerin yüzde 38’ini güneş santralleri oluşturdu. 2014-2017 yılları arasında ise güneş kurulu gücü yaklaşık 37 kat arttı. Aynı dönemde yapılan Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA-1) ihalesi ve mevzuatların düzenlenerek çatıda kurulumun önünün açılması güneş enerjisinin parlamasına neden oldu. 2018 yılı itibarıyla büyük çoğunluğu lisanssız olmak üzere ülkemizdeki güneş enerjisi santral sayısı 5.868 adete çıkmış, güneş enerjisi kurulu gücümüz 5.063 MW’a ulaşmıştı. Elektrik üretiminde ülkemiz kurulu güçte ise %5 oranı yakalanmış oldu. Türkiye, bu verilerle Çin (130.6 GW), Japonya (48.6 GW), ABD (42.9 GW), Almanya (42.4 GW) ve İtalya (19.7 GW)’dan sonra kurulu gücünü en çok arttıran 5. ülke konumuna yükseldi.
Yerel kaynaklara yönelerek dışa bağımlılığı azaltmayı hedefleyen bir politika izlenmeye başlanması ülkemiz açısından oldukça sevindirici bir gelişme. Çatı uygulamalarının önünü açan yasal düzenlemeler, güneş enerjisinin kurulumunun kolaylaşması, buna bağlı olarak yaygınlaşması açısından oldukça önemli. 2019 Mayıs ayı içinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği” de ülkemiz açısından yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Bu yönetmelik enerji tüketicilerini aynı zamanda birer üreticiye dönüştürmeyi hedefliyor. Çatı ve cephe uygulaması olarak kurulabilecek tesislerle, işletmeler veya bireyler de lisans almadan veya şirket kurmadan elektrik üretebilir hâle gelecekler.
Tüm bu umut verici çalışmalara ve alınan kararlara rağmen daha katetmemiz gereken uzun bir yol olduğu ortada. Şu an ülkemizin %75 oranındaki ihtiyacını karşılama potansiyeline sahip olmamıza rağmen ne yazık ki kurulu güç rakamımız açısından bu potansiyelin çok altında üretim yapabiliyoruz. Bizden yüzde 60-65 daha az güneş alan Almanya, bizden 8 kat daha fazla güneş enerjisi üretiyor. Nihai tüketicilerin üretici konumuna geçmesi konusundaki teşvikler çok önemli olsa da, devletin özel sektör yatırımcısını da desteklemesi gerektiği ortada. Özellikle tarımsal uygulamaların yanı sıra sanayi sektörüne getirilecek KDV indirimleri ve teşvikler yatırımcıların yükünü hafifleterek GES yaygınlaşmasını sağlayacaktır. Doğru bir politika izlendiği takdirde gittikçe ucuzlayan malzemelerin de etkisiyle ülkemiz aynı zamanda güneş enerjisi yatırımcıları için bir cazibe merkezine dönüşerek güneş enerjisinde dünya devleriyle birlikte parlayan bir yıldıza dönüşebilir.